Kanserde erken tanı giderek önemi artan bir kavram. Kanser şüphesiz pek çok kişi için kapıda bekleyen bir düşman. Ancak bilinmeli ki o kadar da güçlü bir düşman değil! Tıbbi gelişmeler sayesinde kanser erken teşhis ile başarıyla tedavi edilebiliyor.
KANSERDE ERKEN TEŞHİS İLE SAVAŞA DAHA GÜÇLÜ GİREBİLİRSİNİZ !
Kanser erken tanı yöntemleriyle tedavi edilebilmektedir. Kanser çeşitlerini tanımak ve hangi tetkiklerin yapılabileceğini bilmek hayati önem taşır.
Kansere erken tanı nasıl konmaktadır ?
Erken tanının önemi ve pek çok kanser çeşidinin tedavi edilebildiği de artık herkes tarafından biliniyor. Kanser çeşitlerinin tamamının taraması yapılamıyor olsa da teknolojik aletlerin kullanıldığı tetkiklerde erken kanser teşhisi konan kişilerin hastalıktan kurtulması mümkün olabiliyor. Bazı kanser türlerinde ise rutin muayene, kontroller ve kanser taramalarında hastalığı erken evrede yakalamak mümkün.
Bağırsak kanserinde erken tanı
Bağırsak kanseri, 50 yaşından sonra yapılan bir kolonoskopi ile erken evrede teşhis edilebilir. Kanserde erken tanı için kolonoskopinin 10 yılda bir tekrarlanması yeterli. Ancak daha kolay olan gaitada gizli kan testinin 3 kez negatif çıkması da önemli. Gaitada gizli kan testinde pozitiflik gelişirse mutlaka kolonoskopi ile değerlendirilmeli.
Meme kanserinde erken tanı
Dünyada kadınların en çok yakalandığı kanser türü meme kanseri erken evrede yakalanabilir. 20 yaşından itibaren ayda bir kez meme muayenesi yaparak, memenizi tanımanız ve en ufak rutin dışı değişiklikte hekiminize başvurmanız şart. Memede kitle, sertlik, meme görünümünde değişiklik durumunda en kısa zamanda uzman bir hekime görünmelisiniz. Meme kanserinde erken tanı için 20-40 yaş arasında 2-3 yılda bir doktor muayenesi ve 50 yaşından sonra yılda bir kez mamografi meme kanserinde hayat kurtarıcı olacaktır.
Prostat kanserinde erken tanı
Ailede prostat kanseri hikayesi olanların 45 yaşından itibaren, ailede prostat kanseri olmayanların ise 50 yaşından itibaren prostat muayenesi ve PSA testleri yaptırmaları önemli. Prostat kanserinin erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanser olduğu da bilinmeli.
Rahim ağzı kanserinde erken tanı
Kanserde erken teşhis rahim ağzı kanseri için de geçerli. Rahim ağzı kanserinden korunmak için ilk cinsel deneyimden sonra yapılacak bir muayene ve smear testi sonrası yılda bir değerlendirme yapılmalı. Rahim ağzı kanserinde erken teşhis için ilk 3 yıl üst üste yapılan testler normal çıkar ise 2-3 yılda bir testler tekrarlanabilir. Ancak bağışıklık sistemini zayıflatacak hastalıklar veya ilaç kullanımı varsa (AIDS hastalığı, uzun süreli kortizon kullanımı gibi) rahim ağzı kanseri kontrolleri yıllık yapılmalı.
Kanserden korunmak gerçekten mümkün mü?
Pek çok kanser çeşidi kanserde erken teşhis yöntemleriyle önlenebiliyorken tıp biliminin bu olanaklarını mutlaka kullanmak gerekiyor. Evet, kanserden korunmak, eğer kanser tanısı konulmuş ise de tedavi olmak mümkün! Ancak hastaların muayene olma korkusu ve yoğun iş temposu teşhis ve tedavi olanağını geciktirmekte. Yumurtalık kisti olan, miyomu bulunan, sigara kullanan, ailesinde kanser öyküsü olan, erken yaşta cinsel ilişkiye başlayan ve partner sayısı birden fazla olan, adet düzensizliği yaşayan kadınlar açısından düzenli kontroller son derece önemli.
Kanser tanısı olasılığı yüksek olan ya da kanser tanısı konan hastalarda olumsuz duygu ve düşüncelerin gelişmesi neredeyse kaçınılmaz. Kanser tanısı bir yıkım gibi algılanır ve kişinin psikolojik dengesinde krize neden olur. Kriz; sağlıklı yaşamdan, hastalık ve ölüm tehdidine uyuma uzanan bir süreçtir.
İnsanlar, kanser tanısı karşısında birçok farklı tepkiler gösterir. İlk aşamada en yaygın tepki, şoke olma ve inanmamadır. Gerçeğin inkarı çoğu kez kaygı, panik ve çaresizlik duygularına karşı bir savunmadır.
Bir hastaya kanser olduğu nasıl söylenmeli?
Öncelikle kanser hastası yakınlarına kanserin, kontrolsüz hücre büyümesi olduğunu ve tedavi olanaklarının yüksek olduğunu belirtilmeli. Kanserin eşittir ‘ölüm' veya ‘amansız hastalık' olmadığı vurgulanarak tedavi olanakları, kanser hastalığının evresi gibi durumu aydınlatıcı bilgiler verilmeli. Sevdikleri birinin kanser olduğunu öğrenen kişilerin önce tanının şokunu yaşadığını ve ilk konuşmada söylenen şeylerin belki de sadece yarısını hatırlayacağı da unutulmamalı. Kanserin türünü, evresini, tedavi şansını ailenin kültür düzeyine göre yeniden açıklamak gerekebilmektedir. Peki bir hastaya kanser olduğu nasıl söylenmeli? Hastaya kanserin hangi evrede olduğu ve tedavi olanakları; hastanın psikolojisine uygun, umudu yok etmeyecek ve gerçekçi kabullenişi sağlayacak bir biçimde söylenmeli. Ancak aile ile yapılan görüşmede hastanın daha önce depresyona girip girmediği, tedavi görüp görmediği gibi konularda bilgi alınması son derece önemli. Eğer hasta, kanser tanısını öğrendiğinde intihara teşebbüs riski yaşayabilecek bir psikolojiye sahipse, ciddi bir depresyondaysa, yaşam kaygıları varsa kanser teşhisi söylenmeyebilir. Ayrıca, kişinin kendisi ile ilgili hastalık bilgilerini ‘öğrenmek istememe' gibi net bir tavrı varsa buna da özen gösterilmelidir.
Hasta yakını davranışları nasıl olmalıdır ?
Bu nedenle kanser tanısı konan hastanın psikolojik olarak hazırlanması daha doğrudur. Günümüzdeki yaygın kanı, hasta ve yakınlarının hastalıklarını ve uygulanacak tedaviyi, etkilerini bilme hakkı olduğu yönünde. Ancak kanser hastalığının hastaya ve yakınlarına nasıl ve ne zaman söyleneceği önem taşıyor. Uzmanlar, kanserin ‘uygun dilde’ anlatılması gerektiğini görüşünde birleşiyor. Burada en önemli unsur, gerek kanser tanısı konan kişinin, gerekse hasta yakınının kısa ve uzun vadeli önemli kararlar alma gerekliliğini ortaya koymakta...
Hasta Hakları Yönetmeliği'ne göre her hastanın, hastalığı ile ilgili bilgilendirilmesi ve tedavi onayının alınması şart. Dolayısıyla, kanserli hastanın da kendi tanısını bilmesi gerekiyor. Ancak kanser hastasına tedavi ile ilgili aşırı ümit verilmesi ya da tam tersine ümidini kıracak yaklaşımda bulunulması hatalı. Hasta yakınlarının genel tutumu, hastadan hastalığının gizlenmesi eğilimindedir ve hastanın öğrenme hakkını kısıtlar! Şüphesiz ailenin bu tutumu, hastayı psikolojik olarak korumaya yöneliktir ancak çoğu zaman doğru değildir.